Satürn (Kronos) ve Jüpiter (Zeus) Kavuşumu
- ebruarkut
- Dec 23, 2020
- 5 min read
Hafta başındaki Satürn ve Jüpiter'in Kova burcundaki kavuşumu üzerine çok fazla paylaşım yapıldı, konuşuldu ve yazıldı. Herbiri birbirinden değerli astrologlar ve rehberler bu açılan alana katkı sağlayacak çalışmalar, buluşmalar düzenlediler ve meditatif çalışmalarla desteklediler, katılanlara rehberlik sundular. Ben de bu kavuşuma başka bir bakış açısı getirmek istiyorum. Bu pastada benim de bir dilimim olsun elbette. Astrolojik bilgilerden bahsetmeden önce, mitolojiden neden bu kadar yararlandığımı paylaşmak isterim.

Albrect Dürer, Kuzey Yarıküre Haritası, 1503
Eski zamanlarda insanlar, gökyüzünü bugünün insanlarından daha çok gözlemlemek ihtiyacı duyuyorlardı. Özellikle geceleri, yıldızları, ayı izleyerek ertesi günün hava durumu veya gelecek mevsimin nasıl geçeceğiyle ilgili öngörülerde bulunabiliyorlardı. Bu gözlemler, beraberinde gökyüzüne bir düzen getirme ihtiyacını doğurdu. Tanıdık gökcizimlerini gruplar halinde tanımlamaya yöneltti. Pek çoğuna da mitolojiden isimler vermeye başladılar. İşte mitolojinin astroloji ile kavuştuğu an bu şekilde oldu. Gökyüzüne bakıp da gördüğümüz dağınıklığı, mitolojiden destek alarak anlamlı biçimde gruplandırıp adlandırmak, konuya daha entellektüel ve sistematik bir yapı sağlamış oldu. Gezegenlerin daha farklı hızda farklı bir döngüde olduklarını farkettiklerinde de yıldızlardan ayırmaya başladılar. Dolayısıyla tüm bu gözlemler sayesinde; bugün faydalandığımız ve rehberliğine başvurduğumuz hatta öngörülerde bulunduğumuz astrolojinin mitolojik desteği sağlanmış oldu.
Bu şekilde bakacak olursak; Merkür, Hermes; Venüs, Afrodit; Mars, Ares; Güneş Apollon; Ay, Artemis ile özdeşleştirildi. Her bölgenin mitolojisinde karşılığı bir tanrı, tanrıça isimleri ile farklılık göstermektedir. Satürn, Yunan kral tanrısı Kronos'un; Jüpiter de oğlu Zeus'un Roma mitolojisindeki karşılıklarıdır.

Kronos, Zeus'tan önce tanrıların hükümdarı olan kral tanrı. Kronos, Uranos (gökyzü) ile Gaia'nın (yeryüzü) çocuğu olan en küçük titan tanrıdır. Uranos, Gaia ile aralıksız ilişkiye girerek bir çok çocuk yapmaktadır ve Gaia bunu durdurmak istemektedir. Oğlu bu konuda ona yardım etmiştir. Böylece; Kronos, babasının, annesi Gaia ile birleşirken, orakla cinsel organını keserek, onların çiftleşmesini engellemiştir. Hatta mitin sonrasında Uranos'un dölleri okyanusa dökülmüş ve köpüklerden de Afrodit doğmuştur. Kronos kelimesi Yunanca zaman anlamına gelen "chronos" ile bağdaştırılmıştır ve elinde orak tutan yaşlı bir adam olarak resmedilmiş ve ölümle özdeşleştirilmiştir. Kronos aynı zamanda yaşlı tanrıların da liderliğini yapmaktadır. Genç tanrıların lideri olan Zeus, büyüdüğünde babasını devirmiş ve kendisi tanrıların tanrısı olmuştur. Roma mitolojisinde Satürn olarak bahsedilen tanrı Kronos, aynı zamanda çocuklarını yutan bir tanrıdır. Herşeyi yiyip yutan zaman alegorisinden dolayı da zamanla temsil edilmektedir. Bir yandan da, elindeki orak ve yaşlı adam olarak resmedilmesinden dolayı da yaşlılığı ve ölümü sembolize etmektedir.

Satürn gezegen olarak ise klasik astrolojide büyük kötücül olarak geçmektedir. Diziliminde de (geleneksel dizilime göre) Güneş'ten en uzak oluşundan dolayı en soğuk ve en karanlık gezegendir. Eski zamanları, yaşlılığı hatta ölümü anlatırken, aynı zamanda engelleme ve kısıtlama yönelimi göstermektedir. Sorumluluklarımızı, korkularımızı, tamamlamak zorunda olduğumuz karmik görevlerimizi, uzun sürecek çabaları işaret ederken; konuları zamana yaymayı, sabır göstererek bilgeliğe ulaşmayı da temsil eder. Kişiyi zorlaması ve kısıtlaması aynı zamanda, kendimizle yüzleşmekten kaçındığımız veya uzun uzun zamana yayarak hedefe ulaşmak istemediğimiz, çaba sarfetmekten kaçtığımız konuları da kapsadığı için biraz daha zorlayıcı etkiler yaratmaktadır. Oysa hayat hepsiyle bir bütün. Kendimizi engellediğimiz, atalarımızdan kalıtımsal olarak hayatımızda taşıdığımız, ebeveynlerimizden aldığımız yüklerimiz veya kendimize verdiğimiz sözlerimiz hayat yolunda çantamızdaki hazinelerimiz aslında. Herbiri bu yaşamda çözümlenmeyi ve şifalanarak dönüşmeyi bekliyor. İşte bunların herbirini bize Satürn hatırlatıyor. Kendisi bilge, eski usül, muhafazakar, az konuşan, sabır gösteren ve katı davranan bir ata gibi hep başımızda, geçmişin öğretilerini alıp bu yaşamda zor durumların üstesinden gelebilmemizi bize öğreten bir öğretmen gibi her daim yanımızda. Satürn devredeyken, realiteyi görmeye başlar, iluzyonlardan sıyrılırız. Elbette bu durum bazı şartlarda, hesaplaşma, yüzleşme ve korku içermektedir. Oysa Satürn bize aynı zamanda müthiş bir rehberlik yapar ve korkularımızın yerini güvenle değiştirmemiz için ihtiyacımız olan çözümü sunar.

Jüpiter için klasik astrolojide, en büyük iyicil denmektedir. Araya giren ve barış getiren bir arabulucu gibidir. Mars ve Satürn gibi iki kötücülün arasında duruşu da bundandır belki de. Bol şans, mutluluk, hoşgörü, esneklik ve iyileşmeyi temsil ederken; büyüme, genişleme ve bollaştırma yönelimi göstermektedir. Jüpiterin doğasında, ilham, esenlik, bağışlama, bilgelik ve ileri görüşlülük yapısı bulunmaktadır. Aynı zamanda adalet, inançlar, etik ve ahlaki değer yargıları ve bakış açılarımızla ilgilenmektedir. Dinler, mitoloji, kozmozu anlamak gibi konularla ilgilenirken, detayı incelemek yerine her şeyin birbirleriyle nasıl bir bağlantıda olduğuna odaklanmaktadır. Dengeden çıktığında abartma, bedende obezite, aşırılık, sınırları aşma, kibir, başkalarından üstün görme, vurdumduymazlık gibi enerji alanları açılmaya başlamaktadır.
İşte, Satürn ve Jüpiter kavuşumuna mitolojik olarak bakacak olursak Kronos ve Zeus'un buluşması gibi düşünebiliriz. Astrolojik olarak bakarsak da, Jüpiter bizi evden çıkarıp biraz daha yeni olana çağıran, açılmaya, büyümeye doğru çeken bir arkadaşken; satürn de, evde bizi geleneksel ve tutucu yapısıyla tutmaya çalışan ebeveyn gibi düşünebiliriz. Ancak bu noktada, sınırlarımızı bilmeksizin büyümeye doğru giderken, yoldan çıkmak gibi anlarda da bizi yine yolumuza sokup, düşmekten kurtracak olan da Satürn olacaktır. Denge her alanda olduğu gibi haritamızda da çok değerlidir. Satürn, korkularımızla yüzleştirerek ve sabır, çaba bekleyen bir süreci yaşatırken ve bilgeleşeceğimiz konuyu bize hatırlatırken, Jüpiter'in ilham veren ve ileri görüşlülükle geniş vizyondan bakmayı sağlayan enerjisi, toplumsal ve bireysel anlamda oldukça tekamül yolunda dengeleyici ve destekleyici olacaktır. Bu kavuşumun kova burcunda olması da; özgürlük ihtiyacını da kapsayan, yenilikçi, ilerici, bilgiyi geliştirerek hem risklerden hem de potansiyellerimizden en yüksek seviyede faydalanarak, entellektüel ve geleceğe yönelik bakış açısı kapsamındaki konuların canlanıp alan bulmasını destekleyecektir. Bu alanda; adalet konularının tartışıldığı, sorumluluklarla birlikte, devrimci, hümanist ve fikirlerin savaştığı zamanlara şahitlik edecek ve bu olayları deneyimleyeceğiz. Bu sebeple yenilikçi iletişim ve eğitim biçimlerinin ortaya çıkabileceği, bazı kökleşmiş idari yapıların yıkılıp vizyoner, insanları odak alan ve adaletli yapıya doğru bir dönüşümün olacağı gibi konulardan bahsedilmektedir. Kovanın hava elementi burcu olması ve bundan sonraki yaklaşık 200 sene boyunca hava elementi burçlarında Satürn ve Jüpiter'in kavuşacak olmaları da bizlere hava dönemine geçtiğimizi açıklamaktadır.
Çin takvimi, gezegenleri değil elementleri baz alarak çalışmaktadır, ki bunu daha önce çok yazımda dile getirmiştim. Ancak, bu iki gezegenin biraraya gelişi o kadar güçlü ki, döngüleri tamamlayıp yenilerini başlatmada öyle önemli rol oynuyor ki, işte tam o noktada yine takvimlerin çakışmasından sözedebiliyoruz. Çin takvimi de 20 ve 60 yıllık döngüler etrafında oluşmaktadır ve bu 20 senelik döngü yine bu iki gezegenin zodyaktaki kavuşumlarıyla eşzamanlılık göstermektedir. Her ne kadar Çin elementlerinden ateş dönemi 2024'te başlayacak olsa da 21 Aralık kavuşumu ile birlikte ateş elementinin (Çin takvimi ateşi hava elementi olarak kabul eder) enerjilerinin de başladığını söylemek mümkündür.
Değişim elbette zaman ister, tek bir gün veya bir kavuşum anı bunu oldurmaz. Ancak, bu bir kapıdır ve geçiş tek yönlüdür. Geçmişte kalmayı, eskiye tutunmayı, güvenli alanından çıkmayı kesinlikle reddetmek kozmozdaki enerjiyi ve döngüyü reddetmeyi ve bundan faydalanamamayı getirir. Zamanla uyumlanmak ve bu geçişin bir kısmına bu yaşamımızda şahit olmak çok kıymetli, ama en ileri zamanları görmeye (uzun yaşamanın sırrı bu çağda çözülürse başka) ömrümüz yeterse daha nelere şahit oluruz kim bilir.
Şimdilik 20 senelik yeni döngünün konuları genel olarak bunlar. Toplumsal yapıdaki hareketleri hep beraber izleyecek ve deneyimleyeceğiz. Peki, kendi yaşam alanımızda, çekirdek yaşamımızda ve kendimizde hazır mıyız? Neler köklendirmek, neye köklenmek ve o yönde büyümek istiyoruz? Neleri yanımızda artık taşımamaya karar verip hafifliyoruz? İşte bu soruları düşünmek için bugün Maya takviminde bir tohum günü iken, Çin takviminde de başlangıç günüdür. Büyütmek ve hasat etmek istediklerimizi yazıp ekmek için bugünün (23 Aralık) enerjisini değerlendirin ve adım atın.
Birin ve bütünün en yüksek hayrına olsun. Paylaşımımın katkı sağlamasını dilerim.
İyi seneler!
Comments