top of page
Search

Ayna Ayna, Söyle Bana...

Bundan yaklaşık 8000 yıl önce ilk aynanın obsidyen taşından yapıldığı ve Çatalhöyük'te bulunduğu söylenmektedir. Obsidyen, volkanik patlamalar sonucu, yer yüzüne fışkıran lavların içinden hızla soğuyarak oluşan doğal bir camdır. Yer altından lavlarla gelmesi, ateş elementinin, dağlardan fışkırması toprak elementinin ve hızla soğuması su elementinin bilgisini taşımaktadır. Obsidyen çok özellikli ve güçlü bir taş.

Volkanik dağların olmadığı bazı medeniyetlerde de, ayna yapmak için bakırı parlatmışlar; bakır veya obsiydenin olmadığı yerlerde de su dolu kaplarda suyun yüzeyini yansıma amaçlı kullanmışlardır. Hatta, doğada bulunan koyu renkli taşları suyla ıslatarak yansıtması sağlanan kullanımlar da tarihte görülmüştür.


Aynalar, bir çok medeniyette kutsal ve değerli sayılmıştır. Ayinlerde, törenlerde, aynı zamanda kehanet bildirmede, olayların ötesini görmede kullanılmışlardır. Biraz daha obsidyen taşına değinmek istiyorum, çünkü kendisi yeryüzündeki ve tarihteki ilk ayna olma özelliğine sahip. Obsidyen taşı, çok derin bir enerji yaydığından ki volkanik patlama ile toprağın derinliklerinden yer yüzüne fışkırarak çıkan bir taşın derin enerji taşıması kabul edilebilir bir bilgidir. Bunun yanı sıra kişileri ve mekanları koruması, iyileştirici özellikler taşıması da yine toprağın en derinlerindeki ateş elementinden doğması ile açıklanmaktadır. O sebeple obsidyen taşı ile başlayan ayna kullanımı, yaşantımızda derin anlamlar taşımakta, birçok kültürde ortak kabul edilen; bilgiyi içine hapsetmekte, yansıma ile olayı, duyguyu veya yaşananları büyütüp çoğaltmaktadır. Bazı inanışlarda; geleceği gösterdiği, kişinin geçmiş yaşamlarına dair bilgiler verdiği de kabul edilmiştir. Masallarda da bu bilgiler çeşitli şekillerde yerini almıştır.

Biraz daha modern dünyadan uzak kabul edilen zamanlarda, daha çok doğa ile güçlü ilişkileri olan toplumlarda da kullanımına özen gösterilmiş ve aynalar mekanı ve kişiyi korumuştur.


Ortaçağ zamanında, Avrupa'da din adamları, aynanın içinden şeytanın dünyayı izlediğine inanmışlar ve ayna kullanımını yasaklamışlardır. Pagan inanışında aynaların, boyutlar arası geçiş kapıları olduğuna ve şaman inanışında da yine benzer şekilde portal olduklarına inanılmaktadır. Bu sebeple, şamanlar veya göçebe toplumlar olsun, mekanlarına astıkları aynayı çok dikkatli kullanmaktadırlar. Şaman inanışında, gece aynayı siyah bir örtüyle örterek mekanı korumaya alırken, bazı göçebe toplumlar da, mekanlarını kötü ruhlara karşı korumak amacıyla çadırlarında aynaları dışarıya doğru asmışlardır.



Günümüzde kullanılan modern aynaların yapılış yöntemi keşfedilene kadar, ayna yapımı oldukça zahmetli ve pahalı idi. Dolayısıyla lüks bir aksesuar olarak kabul edilmiş olup, gümüş kabartmalarla süslenerek zenginliğin ifadesi olarak da kullanılmıştır. Kadınların tuvalet masalarındaki el aynalarının da tersi dışa bakacak şekilde konulması da hem değerli el işçiliğini ve gümüşün parlaklığını dışarıya yansıtmak hem de korunma amaçlıdır. Feng Shui, kadim bilgeliğinde de bagua aynası denilen 8gen ayna, yansıyan yüzü dışarıya bakacak şekilde asılmakta ve çevredeki olumsuz enerjiye karşı mekanı korumaya almaktadır. Büyüklerimizin evinde duvara dönük asılan gümüş kabartmalı aynaları da bu vesileyle hatırlatayım.


Mekanlarda da bana en çok sorulan soru aynaların yerleri oluyor. İşin aslı, biz mimarlar aynayı sıklıkla tasarladığımız mekanlarda kullanırız. Alanı genişletmesi, dışarıyı yansıtması, ışığı çoğaltması veya parlaklığı arttırması nedeniyle tercih ederiz. Mimar kimliğimi az kenara koyup biraz daha Feng Shui ve kadim bilgilerle bakmam gerekirse, ilk söyleyeceğim şey sokak kapısının hemen karşısına ayna asmamanız olacaktır. Feng Shui'de, doğada varolan ahenkli yaşam enerjisini (chi) mekanımıza almak istiyorsak; ana kapıdan giren chi yansıyıp kaçmamalıdır, der Feng Shui bilgeliği. Yine evin genelinde astığınız aynanın, elbet enerji yönlerinden hangisini yansıtıp arttırdığını bilerek aynayı kullanmak çok önemli, ama bu yönleri bilmiyor ve bir mekan danışmanlığı da almıyorsanız, aynanızın güzel şeyleri çoğaltıp çoğaltmadığına, dışarıdaki güzel manzarayı yansıtıp mekanınıza alıp almadığına bakmanızı öneririm.


Aynalar yansıttığı her şeyi, her bakışı, sözü, ve ruh halini tutar. O sebeple olumsuz duygulardayken, öfkeli, üzgün, mutsuz veya gözünüz yaşlıyken o aynaya bakmayın ki çoğaltarak size geri vermesin. Değiştirebileceğiniz şey yansımanız değil sizsiniz çünkü. Ama işte, ayna bu; gördüğünü unutmuyor.


Yatak odası çok önemli bir mekan ayna kullanımı için. Kesinlikle yatağa ayna bakmaması gerekmektedir. Tüm günün enerjisini ve yorgunluğunu arttırarak sizi uykuya yatırması olsun, en zayıf ve korunmasız uyku halindeyken, aynanın açık olması olsun, yatağınıza bakmamasını öneririm. Aynanın yönünü değiştirerek, üzerini örterek veya tamamen odadan çıkararak uykularınız arasındaki farkı deneyimleyebilirsiniz, eğer bu bilgi çok fantastik geldiyse.

Danışanlarım arasında ciddi uyku problemi çekenlerde, gardrop ve yatak yönünü değiştirerek veya odasından aynasını çıkararak çok net biçimde, uykuda ve kendi güne başlarken sahip olduğu enerjide olumlu yönde değişim oldu. En azından siyah bir örtüyle örterek uyumanızı tavsiye ederim.


Eski aynaları temizlemek için tütsüleyebilirsiniz. Sevgili Asu Mansur ardıç tütsüsü der, ben de biberiye tütsüsü ekliyorum. Biberiyenin eski zamanlardan beri mekanı kötü ruhlardan koruma amaçlı kullanıldığını bu vesileyle de hatırlatmış oluyorum.


"Aynalarıma sakın dokunma! Odamdan aynamı çıkarmam. Koca gardrop aynasını ne yapayım?" diyenler için de mutlaka bir çözüm bulunuyor. Ama son olarak demek isterim ki; bir ayna her yere asılmamalı, yansıttığının ne olduğuna dikkat edilmeli, iki ayna birbirine bakmamalı, başkasına ait ayna kullanmadan öncen mutlaka temizlenmeli, çok uzun yıllardır mekanınızda varolan aynaların da enerjisi arındırılmalıdır. Tarih sahnesinde bunca rol üstlenmiş aynalarımıza bundan sonra daha başka gözle bakılmalıdır.

 
 
 

Comments


bottom of page